25 Ocak 2016 Pazartesi

Kardelen Yalnızlığı

Bir kardelen yalnızlığı yaşıyorum bu aralar. Nasıl mı oluyor bu kardelen yalnızlığı? Bir rivayete göre birbirini çok seven iki çiçek varmış. Bu çiçekler kışın karın altında birbirlerini özleyip bahar geldiğinde hasret giderirmiş fakat baharda tüm çiçekler birlikte açtığı için sevgilerini yeterince yaşayamazlarmış. Çiçeklerden biri diğerine bir sonraki baharda açmamayı soğukta tüm çiçekler kar altındayken açmayı teklif etmiş. Diğer çiçek de bu teklifi memnuniyetle kabul etmiş. Gel zaman git zaman kış gelmiş ve sevgilisine kavuşma hayalleri ile yerinde duramayan çiçek, kışın ortasında karların her yeri kalın bir örtü gibi kapladığı bir gün toprağı delerek yeryüzüne çıkmış. Bembeyaz karların içinde sevgilisini kolayca bulacağını düşünmüş fakat ne kadar bakınırsa bakınsın karın üstünde kendinden başka çiçek bulamamış. Umudunu yitirmeden bekleyen çiçek bir süre sonra üzüntüsünden boynunu eğmiş ve şiddetli soğuk altında sevgilisini öylece beklemeye devam etmiş. O günden bu yana da her kış karların altından çıkarak bir türlü gelmeyen sevgilisini beklemiş. Aşkı için her kış dondurucu soğuğa rağmen karların üstünde açan, doğaya meydan okuyan bu çiçeğe kardelen ve ona söz verdiği halde bir türlü gelmeyen sevgilisine de hercai adı verilmiş. Bu klasik hikayeyi herkes bilir herhalde. Bir kardelenin yaşadığını yaşayıp bir hercai ile uğraşmak ne demek iyi bilirim. Bir kardelen ne hisseder siz de bunu bilin isterim. Önce kızar gözünü kulağını kapatır hercainin kimliğine sanki onu tanımıyormuşcasına davranır. Davranır davranmasına da sonra derin bir pişmanlık takip eder bu durumu, kırıldığını ama boş yere de kırdığını fark eder. Tüm kırıkların üstüne bir de bu pişmanlık zor gelir işte sonrası da bolca gözyaşı. Bunları neden anlatıyorum biliyor musunuz? Çünkü anlatmadığım, bendeki hercaiye ulaşmadığım her an tükeniyorum. Normal bir günde tartışılmaz hatta belki konuşulmaya bile değmez yaşanılanlar ama kızdım hem de çok kızdım. Niyetim kötü değildi en çok da kendini bu denli yoksaymasına kızdım ama bana yakışmadı. Çünkü hercainin karın üstüne çıkamamasının kendini gösterememesinin bir sebebi vardı ben de bunu yok saydım ya da öyle göründü bilemiyorum. Deva olmak isterken konunun muhatabı bile olamamak dokundu belki de. Korkma diyemedim, moral veremedim, yanında olamadım hoş uzaktaki bir insana ne kadar yanındayım deseniz de tesiri olmaz. Gönülleriniz bir olsa da dünya gözüyle görmek, hissetmek ister ama bazen şartlar böyle gerektirir en yakınken en uzak oluverirsiniz. 

Dönüp bakıyorum da yazdıklarıma haksızlık ediyormuşum gibi geliyor. Bakmayın böyle anlattığıma kendi kötüyken bile başkalarını düşünen yüreği geniş biridir. Benim yanlış tavrıma rağmen "Kızmış olarak gitme benden cancağızım." diyebilen biri. Ben olsam diyemezdim ben ne derdindeyim o ne derdinde diye düşünürdüm. Hataları var, hatalarım var ama bundan daha önemli efsunlu bir şeyler var. Büyük ihtimalle anlatamam ya da ben anlatsam da siz anlamazsınız hatta o bile anlamaz. Çünkü bunu yaşayan bir ben varım ve yaşadığın şey ne olursa olsun tek başına yaşamak zordur. Kimseye kızamazsın, kimseye küsemezsin çünkü hakkın yoktur böyle bir şeye sonra kendine kızar belki de hayata küsersin.

Biliyorum yine konuyu çok dağıttım hatta kafanızı karıştırdım ama zaten benim kafam da yeterince karışık değil mi? Söylemek istediğim şey şu: "Hatalıyım ve farkındayım ama bunu düzeltecek zamanım yok." Ben inanıyorum ki bu zamanlar da geçecek ve biz yine bize kalan olacağız. Dualarım, kalbim, aklım tüm benliğim onunla ve o olmadan ben hayatıma kaldığım yerden devam edemem. Henüz o kadar güçlü değilim olacağımı da sanmıyorum. Niyetim size ya da bir başkasına bir şeyleri kanıtlamak değil ama sesimi duyması gereken biri var, duymasını umuyorum. 

Son olarak bu kadar hercai demişken dinlemeden olmaz diyerek günün şarkısını "Çelik-Hercai" ilan ediyorum. Sevgiyle kalın, aşkta vefasız yani hercai olmayın.