İyi bir blog yazarı olmanın temel şartlarından biri de yayınlar ya da genel tabirle postlar arasında çok uzun zaman olmamasıymış. Ne dersiniz ben bu konuda sınıfta kaldım sanki? Nasılsınız, iyi misiniz, beni özlediniz mi? Ben iyi olmaya çalışıyorum, size hitap etmeyi de yazdıklarımı okuma ihtimalinizi de çok özledim. Önce güzel bir haberle başlayalım en yakın arkadaşım biricik adaşım Sümeyye Nur bundan sonra yazılarımın sinema/televizyon editörüdür, güzel önerilerini bir sonraki yazımda bulacaksınız. Kendisine bir kere daha teşekkürlerimi sunuyorum yine bir konudaki eksiğimi kapattı. Madem Sümeyye Nur dedik size biraz benim hayatımdaki yerinden bahsedeyim. Tele ilişkisinin dibine vurduğumuz bu hanımefendiyle liseden beri arkadaşız, ne zaman benim için bu kadar değerli biri olduğu konusuna henüz açıklık getirebilmiş değilim ama iyi ki olmuş. Kendisinin bana öğrettiği en güzel şey hiçbir ortak noktası olmayan iki kişinin nasıl böylesine yakın olabileceğidir. Benden duymuş olmayın ama birkaç yıl öncesine kadar okuduğu tek kitap Fırat'tı. (Artık Kafka okuyor.) Bunu okuyunca "Sen de Fringe izlemedin." diye bir tepki verir ben de "Söz yazın izleyeceğim." derim ama o yaz hiç gelmez. Benden ayrıldığı noktalardan biri de çok iyi bir mizah yeteneğinin olmasıdır. Çok ayrıyız ama tam da duyguların başladığı yerde aynıyız. Buraya yazmak için birkaç anı düşünüyorum ama fark ettiğim şey onsuz pek bir anımın olmaması oluyor. Onsuz bir anısıysa da ona anlatılmış ve yorumu alınmıştır çünkü minik kuş olmak bunu gerektirir. Bizim lisede bir duamız vardı sürekli inşallah aynı üniversitede oluruz derdik. Duamız kabul oldu ama kampüslerin farklı olmasını hesaba katamamışız. Şimdiyse duam ömür boyu birlikte olmak. Neyse efendim işte bu kızın yarın doğum günü ve her sene olduğu gibi bu sene de doğum gününe ders çalışarak girecek ama biz her zaman tüm kalbimizle yanında olacağız. "Doğum günün kutlu olsun minik kuş, umarım çok çok çok mutlu olursun daha doğrusu oluruz çünkü senin mutlu olman demek benim de en az senin kadar mutlu olmam demek."
Yazının bundan sonraki kısmına gözlerim yaşarmış bir şekilde devam edeceğimden emin olabilirsiniz hatta her an ağlayabilirim. Çünkü ikidirhembirkelam 2 yaşında! Bu süreçte yanımda olup desteklerinizi esirgemediğiniz için teşekkür ederim. Siz bilmeseniz de ben hep size yazdım belki taslaklarda kaldı belki silinip atıldı ama yazdım. İlk zamanki korkularım, tereddütlerim de geride kaldı. O zamanlar biri yazdıklarımı sıkıcı buldu diye ağlamış sonra da sinirlenerek o zaman okumasın demişken şimdi onun da kalbine nasıl dokunurum diyebiliyorum. Çünkü büyüdüm, birazcık daha büyüdüm. Ben burada vazgeçmemeyi öğrenmedim, ben burada vazgeçmeyi öğrendim. İstediğim şey için elimden geleni yapmayı ama hala olmuyorsa vazgeçmeyi ve bunda da bir hayır olabileceğini öğrendim. Her şeyi sırtıma yük yapmak yerine bazı şeylerle vedalaşıp onları geride bırakmayı öğrendim. 2016 benim için gerçekten çok zor bir yıldı. Çok mutlu olduğum zamanlar oldu, aylarca süren ağlamadan uyuyamadığım zamanlar oldu ama sonra ne oldu biliyor musunuz? Geçti. Her güzel ve kötü şey gibi bunlar da geçti. Benim için önemli olan tüm yaşadıklarım için iyi ki diyebiliyor olmam. Her şey için koca bir iyi ki!
Şu an nasıl hissediyorum biliyor musunuz? Rahatlamış ve hazır. Yeni bir güne ve yeni başlangıçlara hazır. Belki yine düşerim ama önce ayağa kalkmam ve bir adım atmam gerekiyor, devamını hep birlikte göreceğiz. Son olarak iyi ki varsınız. Özellikle de bu yazıyı yayınlamam konusunda beni farkında olmadan destekleyen ve bunu sadece yazdıklarıma üç nokta koyarak yapan kişi. Sevgiyle kalın!