Merhaba güzel ülkemin güzel insanları, merhaba değerli
okuyucularım ve merhaba bu yazımı da diğerlerini olduğu gibi benim zorumla
okuyan arkadaşlarım. Yoğun bir vize dönemini geride bıraktık. Tabi aranızda
sadece üç tane vizemin olduğunu bilenler burada yüzünü ekşitip “sen de yoğun
geçirdiysen ooo” demiş olabilir ama sizin de bileceğiniz üzere vizelerin
varlığı bile büyük bir psikolojik savaş. Hadi bunu atlattık bunun bir de
ödeviydi sunumuydu hepsi sırada bekler ama şimdi bunlardan bahsedip de
moralinizi bozmak istemem o yüzden büyük bir hızla bu konuyu kapatıyorum. Konuyu
kapatmak kolay da sorun yeni bir konu açmakta “o da senin işi” dediğinizi duyar
gibiyim, haklısınız. Gelelim bugünün konusuna, en azından planladığım konuya. Mutlu
sonlar hakkında düşünmenizi istiyorum hani şu hepimizin hayali olan mutlu
sonlar hakkında. Ben hep hikayemin -burada hikayemin yerine hayatımın da
koyabilirsiniz- mutlu bir sonla bitmesini isteyenlerden oldum ve burada karşıma
iki yol çıkıyor. Birincisi güzel süren ve güzel biten ikincisiyse ne kadar
acılarla dolu olsa da güzel biten bir hikaye. Bir seçim şansım olsa tabi ki de
ilkini seçerdim ama bir seçim şansım yok, gerçek dünyada da bunun pek mümkünatı
yok. Sanırım bu sebeple ikincisi üzerine yoğunlaştım ve “bir şekilde yaşanacak
en azından güzel bitsin” dedim çünkü bana göre güzel sürmesini istemeye bile
hakkım yoktu buna layık değildim ve mutlu bir son dilemeye başladım hem de
bunun için herhangi bir çaba harcamadan. Sonra karşıma biri çıktı ve neden
mutlu da bir son istediğimi sordu çünkü her son bir şekilde acıydı ve ben
haklılığıyla karşı karşıya kaldım. Son elbet gelecek ve ben bunu düşünmekten
yaşadığım andan kopmuşum, buradan sonu düşünmeden hareket etme manası
kesinlikle çıkmamalı çıkarılması gereken tek şey “anı yaşamak ve onu elimizden
geldiği kadar güzelleştirmek”. Anı yaşamak şükretmektir. Bu güzel cümleyi bir
kenara yazın kendisi gibi güzel bir kişiye ait ve vakit buldukça bunu düşünün.
Şimdi de şükredin mesela sevdiğiniz biri için, yaşadığınız an için ya da sadece
şükredebildiğiniz için. Nefeslerimizin sayılı olduğu şu dünyada ne dünde ne de
yarında yaşamak anlamsız farkındayım bu çok klasik bir şey herkesten
duyabilirsiniz ya da her kişisel gelişim kitabından okuyabilirsiniz ama ben
bunu ölümle yakın bir münasebete girmiş biri olarak söylüyorum. Bir
kulağınızdan girdiyse diğerinden çıkabilir, uğurlar olsun. Değerli vaktinizi
bana ayırdığınız için teşekkür ederim, sevgiyle kalın. Not: Karşıma çıkıp
hayatımı güzelleştiren ve bana bu konuyu düşündüren kişiye selam olsun, bu yazı
ona ithaf edilmiştir.